Cumartesi, Eylül 13

Ahhh Tatil, Vahhh Tatil

Her tatil dönüşünde birşeyler değiştirme isteği ve enerjisi ile geri dönüyorum. Dönüyorumda ne oluyor, bir iki hafta heyecanlı heyecanlı aklımda kalanlarla uğraşıyorum sonra yine aynı tas, aynı hamam ve aynı ben yola devam ediyorum.

Bu tatilde böyleydi, geri döndüğümde herşey sanki yeniden başlıyordu, hatta patrona gidip "beni yarı zamanlı işe alsana" bile diyeceğimi düşünürken, yine 7x24 çalışmaya devam ediyorum. Kendime zaman ayıramamaktan şikayet ederken birde geri çooookkk sıcak memlekete dönüşün etkisi uzun sürdü. Şimdi daha normale dönmüş hissediyorum kendimi, yani tatile gitmeden önceki halime :))

Çok önceden planlanmış bir tatil, planlanmışl diyorum çünkü ben vize almak dışında neredeyse hiç birşey yapmadım ve itiraf ediyorumki herşey süüppperr planlanmıştı.

Luthon'dan Edinburg'a gitmemiz 5 saat civarında sürdü. Vardığımızda hava kararmış ve aksiyon başlamıştı. Ben arkdaşları azat edip, birden serin havaya gelmiş olmanın şokunu atmaya çalıştım. Sonra başladı festival, 4-5 gün boyunca sokaklardaki çılgın insanların gösterilerini izledik. Özlediğim tatlara geri kavuşmak en akılda kalıcı anlardandı. 72 milletten adam gelmiş sokak gösterisi, dans gösterisi, konser, komedi şovu yaparken yine 72 milletten gelmiş kişilerde bunları izliyordu.




Ağustos ayında Edinburrg'da festivaller zinciri yapılıyor. Ben ilk olarak bundan tam 10 yıl önce gitmiştim, 10 yıl sonra tekrar gitmek kısmet oldu. The Edinburg Festival Fringe (http://www.edfringe.com/) ve Edinburg International Festival 08(http://www.eif.co.uk/) , bunun yanında kitap fuarı ve farklı memleketlerin tanıtım çadırları mevcut.

Bizim katıldığımız hemen herşeyde önce dumur, sonra farkı farkedip hazmederkenki zevk vardı. Her ne kadar 3 arkadaş bazı konularda aynı fikirde olmasakta (konulu mu? konusuz mu? gibi ...) yine hep beraber çok eğlendik. Benim tek sorunum, bulutlu ve yağmurlu havaya uyum sağlayamayıp bunalıma girmem. Tabi gerçek bunalım değil ama bir uzanma, kitap okuma, bir daha uyuma, koltukta kıvrılma ....

Sonra esas yolculuğumuz başladı. Bu sefer daha daha daha kuzeye gidiyoruz. Ben birde yağmurluk ve polar alıyorum üzerime.

Loch Ness'i görmek için yolu biraz uzatıyoruz ve ingilizce hazırlıktaki nam-ı diğer Loch Ness yine karşımda. Üzerindeki yatlara bakıp bakıp iç geçiriyorum, öyle huzurlu ve sakin görünüyor ki! Bundan sonraki pek çok manzara öyle, ya bilgisayar ekran koruyucu ya da huzur sakinlik abidesi şeklinde. Iverness'de yemek yeyip akşama bizim mekana varıyoruz. Mekan dediğime bakmayın, 6 odası olan iki teyze tarafından işletilen ve Allah'ın unuttu diyeceğimiz türden bir yer. Ama bir özelliği var ki! bizi oraya kadar çekiyor. Deniz feneri, hali hazırda işler bir deniz feneri. Gairloch bölgesinde, oldukça sakin ve uzun uzun yürüyüşler için ideal bir yer. Ağustos olmasına karşın dışarıda öyle uzun uzun oturmak için soğuktu, ben en fazla 15 dk oturmuş olmalıyım. http://www.ruareidh.co.uk/ adresinden detayları bulabilirsiniz. Akşam yemeği için öğlen, sabah kahvaltısı için akşam formu oldurmak gerekiyor, yoksa arabaya binip geri gidip bulduğunuz ilk yerde yemek yemeniz gerekiyor.



İskoçyadaki bu yollara inanamadım. Tek şerit, evet tek şerit. Aralarda birbirlerine yol versinler, sonra teşekkür etsinler ve iyilik dalgasını yaysınlar diye biraz daha geniş aracıklar vermişler. Dağ bayır zaten koyun, daha güneyde inekler ve yaklar var. Sürekli yağmur yağdığı için yoğun köklü bir doğa örtüsü, derman için toprak gerekse çok uğraşmak gerekir ulaşmak için.

Highland gezisinden isteksice dönüyoruz, dönerken Stirling ve tekrar Londra. Bildik yere yani :) Ben yine nostaljik yapıp 10 yıl önce gezindiğim yerlere dönüş. Uzun bir iç çekiş ve memlekete dönüş. Dönüş ile saran sarmalayan ve geceleri bile uykumdan eden sıcak. Neyse ki, havalar serinledi; bende daha rahat nefes alır oldum. Bazen Mersinli olduğumdan şüphe duyuyorum :)

Sevgiler

Limon Çiçeği