Perşembe, Nisan 26

Rejim mi ? Tatil mi? Sanmam :)

Son dakika iptali ile Kaş, Kalkan ve Patara gezimiz bilinmeyen bir zamana kaldı. Pek son dakikacı olmayan ben ve arkadaşım; hızlı bir şekilde Ankara-İzmir-Ankara biletlerimizi aldık. Uzun uzun yazışmalar ve araştırmalar sonucunda önce Alaçatıya gidecek, oralarda gezecek, Ilıca'da kalacak, Çeşme'yi de görecektik. Son gün ve canımız isterse, durum neyi gerektirirse Şirinceye gidecektik.

Sabah saat 8:30'da İzmir'e inip, ilk dolmuş ile Alaçatıya gittik. Yolda Uca yarımadasındaki müstakil, bahçeli evleri görüp iç geçirdik. Bir buçuk saat sonra merak ettiğimiz Alaçatı'daydık. Limon çiçeklerinin kokusunu duyunca benim kanım daha bir hızlı akmaya başladı. Uzun uzun içime çektim, limon çiçeklerinin kokusunu. Yaşadığımı bir kere daha farkettirdi. Kısa bir turdan sonra Beyaz Fırından önerilen simitlerimizi-böreklerimizi-kurabilerimizi alıp, daha sonra en çok sevdiğimiz yer olarak karar verdiğimiz "Meydan Kahvesine" oturduk.




Büyük çaylar, sakızlı-tahinli-hindistan cevizli- fındıklı kurabiyelerimizi mideye indirdik. Sakızı sadece muhallebide yiyen biri olarak kurabiye gerçekten buram buram sakız kokuyordu.

Hava bizden yana güzel güzel ortalıklarda gezindik. Çeşitli taş ev, kapı, pencere, tokmak, çiçek, böcek fotoları çektik. Ortalıklarda önce özenle dikme olduğunu düşündüğümüz papatyalar vardı. Hem de bir sürü. Daha sonra bunların ekme olmadığına karar verdik. Nitekim kimsenin bahçesi olmayan her köşede bunlardan vardı. Kocaman papatyalar ile normal kır papatyaları arasındaki farka bakar mısınız ? Hemen çocukluk günlerine dönüldü ve ne zaman-nerede öğrenildiği bilinmeyen papatya taçları yapımına girildi. Arkadaşım ve bana birer papatya tacı yapıp, kondurduk tepemize. Bundan sonra otele gidene kadarda çıkarmadık.



Alaçatı'da büyük bir dikkat çektiğimizinde farkındasınızdır sanırım. Ortalıklarda papatya taçları ile gezinen kocaman kızlar :)) İlgiyi en çok küçük kız çocukları ile yaşlı teyzemler gösterdiler. Biz de pek memnun kaldık. Farkedilmekten pek hoşlanmayan sakin, kendi hallerinde insanlar olarak bu ilgiden pek rahatsız olmadık. Seviyorum ben böyle zamanın saatsiz aktığı yerleri. Bu gezinme sırasında cumartesi pazarın olduğunu öğrenince soluğu pazarda aldık. Ankara'ya baharın gelmediğini ve gelmeyeceğini hatırlatan yeşilliklerle dolu bir pazardı. Taze kekikler, ısırgan otları, kerevizler, tere, nane, deniz börülcesi... ve daha neler neler. Tabi bu otları alıp yiyemiyeceğimize göre kendimizi çileklere verdik.

Köşe kahvenin bu güzel sardunyalarını görüpde fotoğraflamamak elde mi ? Meydanda bulunan Orta Kahve (Sailors otelin kafesi), Kçşe Kahve, Lal alternatifleri varken, bilinen sokağında ise çok farklı tatlara hitap eden çok güzel restoranlar ve kafeler var.Bol boyunca adını bilmediğimiz çok güzel çiçekler de gördük. Çok güzel taş evler, taş ev detayları, 71 yaşında olduğunu söyleyen ve bu arada elinde pazar çantası ile pazara giden dinç yaşlı teyzemler, araba girmeyen sakin sokaklar, güzel müzikler... Evet, alaçatı korunmuş bir yerleşim. Popüler olması herhalde bazı zamanlar oraları da insan seli ile boğsada biz çok iyi bir zamanda gitmişiz. Biz çok sevdik. Bir kaç gün kalınınca nasıl olur bilemiyoruz. Veya akşamları nasıldır ? Biz 5 gibi otelimize gittik. Otelin iskelesi ise kesinlikle bir başka gönderi konusu.





Yorulduk, ama çok eğlendik. Saate bakmadan, hiç bir yerde sıkılmadan, sakinliği yaşayarak güzel zaman geçirdik. Buradan yol-oda-tatil arkadaşıma çok teşekür ederim, öpüyorum çok çok. Yoculuğun diğer kısımları da bir sonraki gönderilerle gelecek.

Limon Çiçeği