Cuma, Mayıs 25

Temel Makarna Yapımı - 1

Malzemelerin kaliteli olması en önemli ekten. Daha lezzetli makarna yapmak için ilk kural. Malzemeler ise şöyle kategorilendirilebilir.

Un: Genel olarak kullandığımız pürüzsüz un; daha lifli makarna yapmak istiyorsak yarı yarıya esmer un kullanılması öneriliyor

Yumurta: En tazesi

Zeytin Yağı: Sızma zeytin yağı

Yeşil Otlardan: Maydonoz, Kekik, Adaçayı, Şıçankulağı, Nane

Baharatlardan: Karabiber, Safran, Küçük Hindistancevizi, Tuz

Ve tabi ki rendelenmiş soğan ve sarımsak, domates püresi, domates salçası, haşlanmış ve püresi haline gelmiş ıspanak

Sos için ise peynirler, soslar ve devamı...

Temel Makarna Malzemeleri (500 gram için):
- 300 gram un
- 3 orta boy yumurta
- 1 yemek kaşığı zeytin yağı

Un elenerek ortası açılır, açılan çukura yumurtalar ve zeytin yağı eklenerek yoğurulur. Hamurun tamamen yoğrulduğuna emin olduğunuzda, üzerine cam bir kase kapatarak beklemeye bırakınız.

Sade makarna yerine domatesli veya ıspanaklı yapmak isterseniz, 500 gram makarna için 75 gram ıspanak veya her yumurta için bir ymek kaşığı domates püresi kullanabilirsiniz.

Makarnaları renklendirmek istersenizde:

- Pancar: morumsu bir renk için (her yumurta için 1 yemek kaşığı haşlanmış ve ezilmiş olacak)

- Nane: yeşilimsi bir renk için (2 yemek kaşığı haşlanmış ve ezilmiş olacak)

- Mantar: koyu kahverengi için (250 gram kurutulmuş ve ezilmiş olacak)

- Safran: altın sarısı

Hamurunuzu 20 dakika kadar dinlendirdikten sonra açma ve kesme işlemlerine başlayabilirsiniz. Makarna makineniz var ise aman ne güzel... Yok ise elinize merdaneniz, oklavanız ile yufka kalınlığında açıp istediğiniz şekli verebilirsiniz. Açılmış makarna hamurunu kesmeden çamaşır sererer gibi 10 dakika kurutmakta fayda var.

Yapmış olduğunuz makarna yumurtalı olduğu için normal makarna gibi aylarca saklanamayacaktır. Ama bir kaç hafta dolapta saklayabilirsiniz.

İçi dolgulu yapacaksanız ise mantı şeklinde yapabileceğiniz gibi, elinizde kalıp var ise şu yöntemide kullanabilirsiniz. İlk katı serip, aralıklı içleri koyup, çevresini yumurta ve su sürerek yapışmasını sağlarız, üzerine ikinci hamur katmanını sererek, için olduğu kısımlar makıbın içinde kalacak şekilde kesme işlemi yapılır. 15 dakika kadar kurumaya bırakılır.

Ravioli:




Tortelini:

Daha farklı doldurulmuş makarna yapmak isterseniz, genel malzeme aynı, yaratıcılık size kalmış. Ben olarak linkte bulunan yöntemleri uygulayabilirsiniz. Bende buradaki fotoğrafları recipetips sitesinden kullandım.

Güzel haftasonu

Limon Çiçeği





Pazartesi, Mayıs 14

Çikolatalı Tart ve Anneler Günü

Bütün annelerin ve anne adayların anneler günü kutlu olsun. Umarım çok güzel sevgi sözleri duymuş, güzel süprizler olmuş ve güzel hediyeler almışsınızdır. Bizim anneler günümüzde pek yoğundu. Annem ve çevredeki anneler ile hediyeleşmeler, görüşmeler arasında geleceğin anne adayı olan bana bile hediye geldi.

Ben de bu güzel gün ve verilmiş 3 kilo hatrına ne zamandır istediğim çikolatalı tartı yaptım. Tartın kreması için Pastacının verdiği tarifi kullandım ve bundan böyle kesinlikle artık tek krema tarifim var.

Önce tartın hamurunu yapıyoruz, o pişerkende kremayı.



tart hamuru:

malzemeleri:

- 1.5 su bardağı un

- 100 gram oda sıcaklığında veya eritilmiş tereyağı

- 3 çk pudra şekeri

- 3 çk kakao

- 1 yumurta

- 1 paket hamur kabartma tozu

Bütün malzemeleri sıra ile birine karıştırıyoruz. Ben şu sırayı takip ettim; yağ + yumurta + şeker + kakao + un + kabartma tozu. Sonra bir güzel yoğurup, yağlanmış tart kalıbına yayıyoruz.Çatalla delikler açıyoruz ve üzerine yağlı kağıdı serip kuru baklagillerden koyuyoruz. Böylece kabarmasını engelliyor. Önceden ısıtılmış fırında, 150 derecede 35-40 dakika kadar pişiriyoruz.Soğumaya bırakırken bizde enfes kremanın yapımına geçiyoruz.Buyrun geçelim.
krema malzemleri:

- 1 su bardağı süt

- 1 paket süt kreması (200 ml)

- 2 yk nişasta

- 5 yk toz şeker

- 3 yk kakao

- 2 yumurta

- 1 fiske tuz

- 1 paket vanilya

Vanilya hariç bütün malzemeleri altı kalın bir tencerede koyup, karıştırıyoruz. Sonra kısık ateşte kaynayana kadar karıştırarak pişiriyoruz. Kaynadıktan sonra karıştırmaya devam ederek 3-4 dakika daha pişiriyoruz. Sonra soğuk suya oturtarak, vanilyayı ekleyip karıştırıyoruz. Ben mikser ile karıştırıyorum, tel de aynı işi görür. Soğumaya başladığında streç ile kapatıp dinlenmeye bırakıyoruz.

Soğuyan tartın üzerine kremanın büyük bir kısmı dökülür ve düzleştirilir. Geriye kalanına küçük küçük doğranmış çilek, muz eklenerek en üste dökülerek düzeltilir.

Sonra benim gibi fotoğraf makinesinin azizliğinin farkına varmdan bir güzel fotoğrafları çekilir ve yenilir. Sonra ise fark edilirki, hafıza kartından okuyamıyorum. Kurtarabildiğim tek fotoğraf ise üstte. Tabi bu işin şakası, umarım sizin başınıza böyle birşey gelmez.

Afiyet olsun.

Cuma, Mayıs 4

Ilıca Diye Bir Yer...

Ben daha tatil anlatacağım. Bir ara yazabildiğim yerde fotoğraflara ulaşamadım. Fotoğraflara ulaştığımda yazamadım. Ve şimdi karşınızdayım.
Alaçatıda kalmıştık. Halen gelebildiğime emin değilim. Akşama doğru otelimizin olduğu Ilıca bölgesine gittik. Kaldığımız otelin yeri, manzarası ve çevre düzenlemesi çok ama çok güzeldi. Bahçesindeki, iskelesindeki itina hemen kendini belli ediyordu. Malum mevsim tam yaz olmayınca ve denize giren babayüğüt sayısı da az olunca, benim aşık oldum diyebileceğim iskele boştu. Önce gidip uzandık, bir zaman denize baktık, derin derin nefesimizi içimize çektik ve sonra hepsini bıraktık. İşte bu fotoğraflarda o iskeleden görüntüler. Görüntüler sabah erken saatlerine ait, dikkatli bakarsanız balıkçı teknesini görebilir ve biraz konsantre olusanız "pat pat pat" diye motor sesini bile duyarsınız. Ortam o kadar sessizdi ki !



Peki tamam ortamın sessiz olmasının nedeni benim bu fotoğrafları sabahın 6-7'de çekiyor olmam da olabilir.




Bir önceki güne dönersek. Ilıca'nın merkezine doğru anne cadde diyebileceğim caddeden yürüdük. Cadde dediğime bakmayın, sağlı sollu çok güzel müstakil, havuzlu evler vardı. Evler hem mimari açıdan göze güzel geliyor, hem de bakımlı bahçeleri ile sahiplerinden bir esinti sunuyorlardı. Biz hayran hayran evlere baka baka merkeze geldik. Dolmuşta sıkı sıkı öğütledikleri üzere kumrumuzu Kumrucu Şevki'de yedik. Yetmedi, midye dolmalarından da yedik. Üzerine de tek şekerli çaylar :)) Tabi bunları öyle hızla yaptık ki, ben fotoğraf falan çekmedim.
Ilıca aslında termalbir bölgeymiş. Biz pek termal olması ile ilgilenmedik. Lakin benim bir denize ayak sokma denemem varki, hemen geri çekme olarak bitti. Suyu çeşmeye göre normal zamanda daha sıcak olurmuş. Ben bir sıcaklık göremesemde...



Kumrularımızı yedikten sonra bu sefer Akdeniz'den alışık kumsaldan otele gitme denemesine başladık. Bu sefer o gördüğümüz güzel evlerin birerikişer arkasında kalan, tam denizde biten, hatta bazısının iskelesi olan, pek kumsal gibi olmadığı gibi halka açık bir yeri de olmayan sahilde bulduk kendimizi. Atlayarak, iskelelerin üzerinden geçerek, bahçeleri aşarak yola devam ettik. Otelede oldukça çok yaklaşmıştık. Buradaki evler ve bahçeler de çok güzellerdi. Biz yürümesek ortamda "çıt" sesi bile yoktu. Deniz bile o kadar sessizken, kendimizi sessiz sessiz konuşurken bulduk. Tabi bunu farkedince bastık kahkahaları. Aynı sakinlik bir sonraki günde vardı. Oraya daha önce çokca gidenler bu durumun pek normal olmadığını söyleselerde, Ilıca benim aklımda hep öyle kalacak. Sakin, sessiz, huzur veren, özen kokan...

Ilıca'dan sonrada Çeşme merkeze geçtik o bir sonraki gönderi konusu. Söz arayı bu sefer bu kadar açmayacağım.

Limon Çiçeği