Perşembe, Mart 29

Mucizevi Muffin

Sağlık olaylarına girince haliyle vucudun bütün parçalarını bir daha elden geçiriyoruz. Yağlanması gereken, değişmesi gereken, gıcırdayan, kapanmayan parçalar var mı kontrol ediyorum... Bağırsakların cildin pürüzsüz olmasında ve daha bir çok şeyde önemli bir etken olduğunu öğrendim. Benim boşaltım sorunum hiç olmadı şimdiye kadar. Anamur'da bir kasa muz yediğim zamanı saymıyorum tabi ki. Ablacım (mavişim, dişi magam, kaplanım, ablalarıma arasında en çok sevdiğim, benden en uzakta ve en yakında olan(insanın bir ablası olunca birinci yapmakta kolay oluyormuş :)), bana bu tarifi gönderdi. Ben denemediğim için fotoğraflayamıyorum hali ile. Sizde aktivyalardan medet umanlardansanız buyrun deneyin derim.

toplam 8 muffin için:


- 8 kasik öğütülmüş flaxseed (keten tohumu) ~100 gr (500 cal)
- 1 kap tam buğday unu (kepekli un olabilir) ~ 120 gr (410 cal)
simdi burasi size kalmis
- 1 kap ~70 gr mıısır, buğday, prinç unu karıştırabilirsiniz veya sadece bulabildiğinizi kullanabilirsiniz
- 3 tane kuru kayısı ~ 21gr (50 cals)
- çekirdekli kuru üzümm ~20 gr civarında (boyutuna gore her muffinicin 2-3 tane)
- 2 kuru incir
- 1 portakal kabuğu rendesi
- 8-10 yaprak taze nane veya taze zencefil rendesi (bunlar istege bağlı, gerçi çogu isteğe bağlı ama :) )
- 1-2 kasik zeytin yağı
- 2-3 yumurta
- 2-3 kasik yoğurt
- 3 yemek kaşığı sodium bicarbonate veya kabartma tozu


Gerisi normal muffin gibi yapıp pişiriyorsunuz, ablam genel de meyveleri karıştırmak yerine, muffinleri doldurduktan sonra içine tek tek koyuyormuş. Her bir muffin ortalama 220 cal civarında oluyor - ikiye bölüp bir sabah bir de akşam yemekten sonra tüketiyormuş.

Umarım sizinde işinize yarar...

Limon Çiçeği

Pazartesi, Mart 26

Ve Rejim Başlar...

Çok güzel geçen haftasonundan sonra rejime başlıyorum. Rejimden önce size Bursa-İnegöl'de bulunan ve yol üzerinde durmak için ideal bir yerden bahsedeceğim. "Orhan", yolun iki tarafında iki tesis olarak hizmet veriyorlar. Gerçek inegöl köftesi, el yapımı ayranı ve inanılmaz güzel piyazı ile muhteşem bir yemek ziyafeti veriyor. Dekoru, servisi, temizliği ile de insanın gönlünü rahatlatıyor. Yolda yemek yemeyen birisi olarak ben bile dayanamayıp, o güzelim köfteleri indirdim mideye. Şimdi köfteleri bir kenara bırakarak rejime dönüyorum. Klasik rejim tariflerinden, ama üç yıl önce yaptığım rejim gibi herşeyi evden götürmeli,dışarıda hiç yememeli değil. Öyle yapıp kilo veriyorum, sonra hoooopp geri alıyorum.

Sabahları:

- 2 kibrit kutusu beyaz peynir
- 1 tatlı kaşığı sızma zeytin yağı
- 2 ince dilim ekmek
- yeşillik, domates istenildiği kadar

1 kibrit kutusu yerine 1/2 kibrit kutusu kaşar peyniri, 1 yumurta, 1/2 kibritkutusu tulum peyniri yiyebilirsiniz. 1 tatlı kaşığı yağ yerine ise 5 adet zeytin yeme hakkınız var. İnce dilim ekmek dediğiz ise tekli-yuvarlak ekmeklerin yarısı kadar veya eş değer ağırlıkta. Burada ekmek konusunda diyetisyenimin söylediği, beyaz ekmek yemiyoruz. Ama öyle fabrikada yapılmış ekmekleri de yemiyoruz. Tam tahıldan yapılmış ekmekleri tercih ediyoruz. Böylesi hem daha sağlıklı, hem de fabrikalardaki gibi maddeleri karıştırma yöntemi ile yapılmıyormuş. Yani ben kepekli ekmek aldığımda aslında, beyaz ekmek hamuruna kepek karıştırılmış ekmek alıyormuşum. Şimdilerde tam tahıldan yapılmış ekmekler alıyorum. Böylece vucudumun ihtiyacı olaran posa miktarının çoğunu karşılayabileceğim. Ekmekler arasında posa bakımından en zengin olan ekmek türüde tam tahıl ekmekleriymiş. 100gr ekmekle, 4 gr posa alınabiliyormuş.

İlk bir hafta spor yapmıyorum, vucudumun metabolizmasını belirlemek için bir hafta kadar bu rejimi uyguluyorum. Öğle ve akşam yemekleri ile ara öğünleri bir sonraki yazımda yazayım.
Herkese iyi haftalar
Limon Çiçeği

Perşembe, Mart 22

Akşamlarım ve Yorgunluğum


Yine bahara buluyorum bütün suçu. Niye böyle çok yorgunum diye soruyorum, hemen bahar yetişiyor imdadıma. Bahardandır diyorum. Ama kabul etmem gereken bir şey varki, o da eve gidince yorgun olmamdan ziyade beni koltuktan sadece reklam aralarında kaldıran diziler. Hangisini takip ediyorsun derseniz, sadece beyaz gelincik derim. Pazartesi akşamlarım dartla dolu olmasına rağmen. Ama bununla beraber hangilerini bilirsin dersen herhalde bir 10luk liste çıkar. Yeni bulduğum (ancak bulabildim :) site, bir-kaç gün gecikme ile bu dizileri reklamsız yayınlıyor. Önceleri üyelik, araya reklam, kesinti olur diye düşündüm ama hiçbiri yok bence gayet başarılı.


Artık sadece istediğim dizileri seyredeceğim hem de reklam araları ile iki katı zaman geçirmeyeceğim. Sizlere de tavsiye ederim.

Bu yorgunluğun bir başka nedeni daha var. O da kilo almış olmam. Bunu farkettiğimde spora başladım ama değişen birşey olmadığından hemen acil alarm verip, kırmızı dalgalı sinyale geçtim. Pazartesi itibari ile diyetisyen kontrolünde rejime başlıyorum. Hepimize hayırlı uğurlu olsun. Neden pazartesi diye bir itiraz duyar gibi oldum. Haftasonu Bursa'da eğlenceli bir organizasyonumuz var, orada rejim yapmam pek olanaklı olmayacak. Ben de bu geçerli neden ile pazartesi başlıyorum. Biran önce kilolardan kurtulup, spor ile koruyup kendimi zinde hissetmek istiyorum. Hal böyle olunca yemek blogu da biraz yemeklerden uzak kalacak. Ama onun yerine daha çok bilgilendirme yazısı yazmayı düşünüyorum. Bilinen kürler, otlar, yeme hataları, neler yenmeli ? neler yenmemeli... Umarım sizin içinde faydalı yazılar olur. Sizin sitelerinizi de tok karna bakacağım, eminim yine çok güzel yemekler,tatlılar yapacaksınız ve ben bir zaman sadece ağzım sulanarak bakacağım. Şimdiden elinize sağlık...


Limon Çiçeği

Pazartesi, Mart 19

Hızlı Geçen Haftasonu ve Fındıklı Biscotti

Ne kadar hızlı geçiyor, ne kadar. Kendimi planlarıma verince, planların esiri gibi hissediyorum. "Bu haftasonu da plansız geçsin" dediğimde ise pazartesi günü yapamadıklarım için iç geçiyorum. Bu ne cefa, bu ne seda. Bir formülünü biliyor ve bunu bana söylemiyorsanız aşk olsun. Evde zaman geçirmek isterken, sadece cumartesi gidebileceğim yerler geliyor aklıma. Mesela diş kontrolü, mesela yeni kek kalıpları, mesela sahaflar... Bunlar pazar günü açık olmuyor, olanı ben bilmiyorum. Pazara kadar ancak eve doymuş dışarı çıkma havasına giriyorum, ama bu seferde gidecek çok yer yok. Son üç haftadır, hava da bu duruma muhalefet. Cumartesi günleri güneşler içinde güzel mi güzel bir hava, pazar günü ya bulutlanır, ya rüzgarlanır. Ben mi garibim...

Pazarın son saatlerinde Leziz dergisini karıştırırken fındıklı biscotti yapmaya karar verdim. Evet şu kahvenin yanında iyi giden ve Starbucks gibi amerikan kafelerinin hepsinde satılan ince uzun kurabiyeler. Türkçe adını bilmiyorum. O yüzden biscotti işte.

Malzemeleri:
- 2.5 su bardağı un
- 1 paket hamur kabartma tozu
- 1 paket valinya
- 1 su bardağı ufalanmış fındık
- 1 su bardağı şeker
- 3 yumurta
- 1 tatlı kaşığı bal



26cmlik borcam veya hamuru 1 cm yayabileceğiniz herhangi bir yağlanmış kap. Fırını 160 dereceye getirerek başlıyorum işe. Yumurta, şeker, bal ve vanilyayı iyice karıştırıp, küçük parçalara ayrılmış fındık, un, kabartma tozu eklenerek çok yumuşak olmayan hamur elde edilir. Daha sonra 1 cm olarak kaba yayıp ve orta telde 30 dk kadar pişiriyorum. Pişen kek çıkarıp, soğuması bekliyorum. Biraz soğuduktan sonra 0.5 cmlik dilimler halinde kesip ve soğumasını biraz daha hızlandırıyorum. Kıtır kıtır olmasını istiyorsanız, daha geniş bir kaba; biraz yumuşakça olmasını istiyorsanız aynı kaba koyarak 15 dakika kadar daha pişirin. Çıktıktan sonra soğutup ve saklama kabına alınarak kahvenin-çayın yanında afiyetle yenmesini öneriyorum.

Afiyet olsun
İyi haftalar

Limon Çiçeği

Pazartesi, Mart 12

Hindistancevizli Kurabiyeler

Bir haftadır işyerinde internetim yoktu. Evde ise ne kadar çok bilgiyi kolay kullanmak için iş yerindeki bilgisayara kaydettiğimi farkettim. Şimdi ilk iş bunları senkron etmek olacak. Bu arada ne kendi sayfamı güncelleyebildim, ne de başka arkadaşların neler yaptığına bakıp gaza geldim. Evde bilgisayarında başına oturacak zaman bulamadım. Hızlıca bir gelen mesajlara baktıktan sonra, sanki zamanımı yanlış kullanıyormuşum gibi hemen kalktım bilgisayarın başından. Olsa bir dertmiş, olmasa ayrı bir dert...






Haftasonu cumartesi günü dayanılmaz güzellikte bir hava vardı. Yapacaklarım olduğundan pek dışarıda gezemedim. Bütün hevesimi pazara sakladım, ama bana inat gibi pazarda bulutluydu. Neyse değip kahvaltı sonrası yayıldığım çimlerden eve geldim. Bu kurabiyeleri de elimin altındaki ilk tarifi biraz oynarak yaptım. Kıtır kıtır, çay ve kahvenin yanında güzel giden kurabiyelerden oldu. Yine bir sürü aferin aldım, kırmızı kurdele takıp gezeceğim yakında.






Malzemeleri:



- 3/4 paket margarin (eritilip biraz soğutulacak)



- 2 su bardağı kadar pudra şekeri



- 1 su bardağı hindistan cevizi içine, 1 subardağı dışına



- 3 su bardağı un



- 2 yumurta (sarısı içine, beyazı dışına)



- 1 paket hamur kabartma tozu


Fırın 170 dereceye alınır.Şeker ve margarin mikser yardımı ile karıştırılır. Daha sonra bir su bardağı hindistan cevizi içine katarak karıştırmaya devam edilir. 2 yumurtanın sarısını da ekleyip karıştırmaya devam edilir. Homojen bir karışım olunca, un ve kabartma tozu eklenerek yumuşakça bir hamur elde edilir. Ceviz büyüklüğünde alınan parçalar önce yumurtanın beyazına daha sonra hindistan cevizini batırılır ve yağlanmış tepsiye aralıklarla dizilir. Kabartma tozu yaklaşık iki katı olmasını sağlıyor. Alt telde 20 dk, üst telde 20 dakika kadar pişirilir. Biraz ılıdıktan sonra, üzeri kapatılır ki kuruyup yenmez hale gelmesin.







Afiyet olsun

Pazartesi, Mart 5

Sadece Dalgalar Dalgalar Dalgalar ...

Deniz benim için özel birşey değildi. Hep orada vardı. Evimiz deniz görmesede bazı sabahlar kokusunu alırdım. Ve hep bilirdimki, iki sokak aşağıda vardı deniz. Çarşıya, dershaneye, okula giderken bir kaç kare bile olsa deniz vardı yolumuz üzerinde. Kaçışları da hep deniz kenarına yapardım. Bazen yalnız, bazen arkadaşlarla... Sonraları kafeleri, restroranlarıda çevre düzenlemeleri ile denizin kenarına yaptılarda kaçacak çok yerimiz oldu. Bugünlerde yine öyle iskeleye oturup denizi izleme isteğim kabardı. Bu sefer tutamadım kendimi. Yine akdeniz çekti ve kendimi Konyaltında buldum. Mersine gitsem aileye uğramazsam küserlerdi. Saatlerce denizin kenarında oturup, taş fırlattım, dalgaları dinledim, dalgaları seyrettim... Kapalı havada kurşuni yeşil denizi seyrettim. Bana anlatmasını özlediğim o kadar çok hikaye vardı ki. Hepsini dinledim, tekrar tekrar. Telefonum kapalı, fotoğraf makinesi olmadan, öylece sahilde oturdum. Bir satır bile okumadan geçen bulutlara baktım. Bunu daha fazla yapmalıyım. İstediğim, uzun zamandır özlediğimde tam buymuş. Das Experiment filminin sonunda iki kahramanın oturuo baktığı gibi bir yer düşlemiştim. Konyaltı bu haftasonu buraya benzer bir his verdi. Sakin, gri, upuzun,

Şimdi de gelelim haftanın tarifine. Beklenenin aksine tatlı değil bu sefer ki ...

Geçtiğimiz 40 gün boyunca et yemedim. Ne beyaz, ne kırmızı. Ama bu o kadar kolay olmadı. Canım çektiği veya istediği için değil. Dışarıda yemek yemenin ne kadar ete dayalı olduğunu gördüm. Çıktığımda yiyebildiğim Akdeniz salata oldu. Sandviçleri diş tellerimden, sulu ev yemeklerini gittiğimiz yerlerde olmadığından yiyemiyordum. Tabi salataya bol bol talim oldu. Sebze ve meyve tüketmenin gereklerini buraya yazmayı planlıyordum ama şu an bunun için hiç vaktim yok. En kısa zamanda sağlıktan ziyade dünya enerji dengesi içinde bunu yapmamızı içeren bir yazı hazırlayacağım. Gelelim bizim yeşil mercimekli salatamıza:

Malzemeleri:

- 1 bardak ıslatılmış yeşil mercimek; buğu veya az su ile 15 dakika haşlıyorsunuz

- 2-3 baş yeşil soğan

- 10-12 adet maydanoz

- 1 kaşık mısır

- Yarım limon

- İstenilen kadar tuz

- Bir tatlı kaşığı kadar zeytin yağı



Bütün malzemeyi büyük salata kabına koyup karıştırıyorsunuz, bol C vitamini ve demir deposu olarak günlük ihtiyaçlarınızın çoğunu böylece karşılıyorsunuz. Afiyet olsun

Limon Çiçeği