Perşembe, Ağustos 28

Datça

Bir düğün vesile oldu, bu kadar yakınlaşınca da biraz uzatıp haftasonunu kaçtım. Bütün yaz kendi kendime kalamamıştım, buna hem ihtiyacım olduğunu biliyordum hem de görmek istediğim yerler vardı daha listemde.
Yemek bloğu diye okuyorsanız gezi yazısı yazacağım. Sonra yine gezi, ve bir tane daha. Fotoğraflar ayıklamış öylece beni bekliyorlar hepsi, yazmam ve anlatmam için.
Birşeylerin kıyısında olmak, en zoru ve en kolayı bu sanki. Her denize girişimde, önce ayaklarımın suya değişini hissediyorum ve sonra uzun uzun duruyorum. Yavaş yavaş giriyorum denize, iskele veya tekne değilse tek yolu hep sahilden girmeyi tercih ediyorum.


Yine öyle birşeylerin kıyısında olduğumu hissediyorum: gitmenin veya kalmanın. Güzelin ve çirkinin, iyinin ve kötünün, neşelinin ve bıkkının ... Herşeyin benim seçimim olduğunu bile bile, gitmek ve kalmak arasında ... Şu sahildeki gibi elli bin farklı taşa olabilecekken, hangisi olmak istemem. Kendimi sınıyorum yine, karar vermenin tadına varıyorum : )


Datça'dan Ovabüküne doğru ilerlerken öyle güzel yerlerden geçiyoruz ki ! Gittiğimiz yerde genel hizmetler yok diye düşünüyor insan. O kadar uzağa gidiyoruz sanki. Gittiğimiz yerde otel yok, tatil köyü yok. Hatta arabaların geçişlerinde ister istemez dönüp bakıyorum. Ovabükünde kalıyorum. Nerede kaldığınızın bir önemi yok zaten hepsi bir şekilde akraba. Temiz ve saygılı kişiler. Ve hatta seni senden bile çok düşünme inceliği de var. Akşam denizden gelmeyince sahilde aramak gibi : ) Kahvaltıyı az yedim diye biber ve patates kızartmak gibi : )

Yavaş yavaş parsellenmeye başlamış tepeleri. Yolunun düzelmesi ile mimarların ellerinden çıkmış taş evler, havuzları ile tepelerde yerlerini almış. Tekneleri koylara bağlanmış.


Zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım yer, rüzgar her zaman esiyor ve terlemiyorsunuz. Su bazen soğuk bile geliyor. Şinorkel ile de balıkların peşinden gidip kendinizi kaybedebiliyorsunuz. Bir parçanız mutlaka kalıyor.



Gitmeyenlere tavsiye ederim, kışınında çok güzel olduğuna eminim. Datça merkezde de güzel yerler var, mesela kumsala masa çıkarıyorlar ve deniz 10cm ötenizde lezzetli balıkları ve mezeleri yiyorsunuz. Rüzğar hafif hafif yine eserken siz istediğiniz alemlerde kalıp , istemediğinizden çıkıyorsunuz. İster şah oluyorsunuz, ister padişah, ister şair, isterseniz.. ne isterseniz işte.


Çok keyifli bir tatildi, listeden bir yer daha çıkardım, hem de 5 yıldız vererek :)


Sevgiler

Limon Çiçeği

Çarşamba, Ağustos 6

Bitiş & Başlangıç

Çoooookkk uzun zamandır buralara uğramadığımı biliyorum. Okumadığımdan değil, yazmak istemediğimden de değil. Şimdi tekrar başlıyorum demek istemiyorum, kaldığım yerden devam etmek demek bana daha doğru geliyor. Elimden geldiğince yemeklerden, tatlılardan, salatalardan ve en çok kendimden bahsedeceğim yine.

Yaza uygun olarak Serdar Ortaç'ın Nefesinden sonra, daha dingin ve ilginç bir CD geçti elime. Son bir haftadır, heryerde dinliyorum. Duyanlar biraz garipsiyorlar, "nasıl?" sorusunu soruyorlar. Evet aynen böyle işte. Biri batıda, biri doğuda olsada bir zamanlar, tarihte bir zamanlar bunları birleştiren ve etkileşmelerini sağlayan olaylar olmuş. Şu an yaptıkları ise sadece bu benzerliği ortaya çıkarmak. Global olmanın faydalarını yaşıyoruz :)

Sufi Müzik'ten Flemanko'ya:

Elele ... Sonsuza
Arayış
Endülüs'ten istanbul'a
Sema ve Dans
Yalvarış

Benim favorim yalvarış. Aralardaki geçişleri neredeyse fark bile etmiyorsunuz. CD'yi bir arkadaşım ile birlikte dinlediğimde çok büyük keyif almıştım. Ama yapım gereki sıkılırım derken, bir haftadır dönüp dolaşıp dinliyorum. Elinize geçtiği yerde kaçırmamanızı tavsiye ederim.

Limoni