Cumartesi, Haziran 15

Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil !

Çoğunlukta rahat hisseder insan kendisini, çoğunluk ile aynı fikirdeyse ve bu aynılık onun yaşam alanını daraltmıyorsa herşey güzeldir. Hatta ve hatta çoğunluk olmanın gücü ile azınlığı yok sayma eğilimi artar. Ne yaparsa yapsın, nasıl olsa biz çoğunluğuz psikolijisi vardır bu görmezden gelişin ardında. Moda da böyledir, çoğunluğun yaptığı birşeyi yapma dürtüsü, belli bir grup ile birlikte hareket etme tatmini. Oysa üstündeki ona hiç yakışmıyordur. Ve sonuç tabi ki güçlüyüm duygusu, düşüncesi. Temel iç güdü  ben daha güçlüyüm demek.

Herkes gezi parkında direnenlere saygı duydu, herkes onlarla biten umutların yeşerdiğini söyledi ve aslına farkedilmeden - göze sokulmadan bir özendirmenin altı çizildi. Sonra ne oldu oraya gittim demek için gelenler, fotoğraf çektirenler, check-in yapanlar ve bir sonraki gün heyecanlı heyecanlı gitmemiş olanlara anlatmalar. Tabi ki abartrak tabi ki çok yanlı ve tabi ki suni-yapay. Oysa kişilik sahibi olmak zordur, bir duruşu her ortamda herkese karşı sergilemek zordur. Meşakarlidir aslında. Sabır ve anlayış işidir. Tekrar tekrar kendini anlatmak demektir, karşındakini dikkate alıp ikna etmeye çalışmak demektir. Görmezden geliş değil birebir başka fikirlerin varlığını kabulleniştir.

Polisin durumu ise bambaşka onlar, çaresizliğe boyun eğmenin hıncı ve şiddeti ile saldırdı. Hayır
 yapmıyorum diyememenin öfkesi ile ve yine temelde kendi gücünü ispat etmek için vurdu kırdı ve dağıttı. Aslında kendisinin birey olarak önemsiz olduğunun o da farkında, o da kimsenin onu hesaba almadığının, kimsenin onun düşüncesinin almadığının, fikrinin sorulmadığının farkında ve o kadar farkındaki bunu kendisine itiraf etmemek için HAKLI çıkmak için, GÜÇLÜ çıkmak için elindeki bütün güçleri kullanarak ve evet ORANTISIZ olarak kullanarak ifade etti kendisini. Oysa onların karşısında da direnenler aynı şeyi hissetti, çaresiz, önemsiz, intikam. Açığa alınan her polis de Cuma günü hissettiğimiz hisle davrandı, beni yakarsanız hepinizi yakarım dedi ve haklıydı davranışında. İçine bulunduğun ve seni güçlü yapan bir topluluktan dışlanmanın, korunmamanın ve yem olarak öne atılmanın, vazgeçilmenin acısıydı bu , evet dizginlenemez, evet sakinleştirilemez, evet mantık dışı ve evet duygusal ve bir o kadar gerçek! Kim olsa aynı şeyi hisseder, kim olsa vazgeçilmeyi kolay kolay sindiremezdi.

"Korkunun esiri olmayın yeter. Köleler efendilerden nefret etmektense özgür ruhlu kölelerden nefret etmeyi tercih ederler. Böylesi daha güvenli ve daha kolaydır. Kişilik sahibi olmak gibi bir külfete katlanmayı gerektirmediği gibi efendilerinin gözüne girme fırsatıdır aslında. Konu bu olduğunda öyle çabuk birleşirlerki şaşardın" (öyle bir geçer zaman ki)

Neyi amaçladıklar o kadar önemli değildir, önemli olan efendilerinden aferin almaktır.Küçücük bir çocuğun babasından aferin almak için annesini - kardeşini satması da aynı şeydir. Yarın halbuki annesi ve kardeşi ile oyanacaktır. Bir anlık heves aslında bütün güveni parçalamıştır.

İlkel duygularımızı, tepkilerimizi bir kenara bırakıp bir defa da gerçek özü görmek için bakalım. Denilenleri bir kenara bırakıp, demediklerimize kızgınlığı bir kenara bırakıp kendi içimize bakalım. Bu direnişi neden destekliyoruz veya desteklemiyoruz ? Ne sunulursa çözüm deyip bağrımıza basacağız ?