Çoğunlukta
rahat hisseder insan kendisini, çoğunluk ile aynı fikirdeyse ve bu aynılık onun
yaşam alanını daraltmıyorsa herşey güzeldir. Hatta ve hatta çoğunluk olmanın
gücü ile azınlığı yok sayma eğilimi artar. Ne yaparsa yapsın, nasıl olsa biz
çoğunluğuz psikolijisi vardır bu görmezden gelişin ardında. Moda da böyledir,
çoğunluğun yaptığı birşeyi yapma dürtüsü, belli bir grup ile birlikte hareket
etme tatmini. Oysa üstündeki ona hiç yakışmıyordur. Ve sonuç tabi ki güçlüyüm
duygusu, düşüncesi. Temel iç güdü ben
daha güçlüyüm demek.
Herkes gezi
parkında direnenlere saygı duydu, herkes onlarla biten umutların yeşerdiğini
söyledi ve aslına farkedilmeden - göze sokulmadan bir özendirmenin altı
çizildi. Sonra ne oldu oraya gittim demek için gelenler, fotoğraf çektirenler,
check-in yapanlar ve bir sonraki gün heyecanlı heyecanlı gitmemiş olanlara
anlatmalar. Tabi ki abartrak tabi ki çok yanlı ve tabi ki suni-yapay. Oysa
kişilik sahibi olmak zordur, bir duruşu her ortamda herkese karşı sergilemek
zordur. Meşakarlidir aslında. Sabır ve anlayış işidir. Tekrar tekrar kendini
anlatmak demektir, karşındakini dikkate alıp ikna etmeye çalışmak demektir.
Görmezden geliş değil birebir başka fikirlerin varlığını kabulleniştir.
Polisin
durumu ise bambaşka onlar, çaresizliğe boyun eğmenin hıncı ve şiddeti ile
saldırdı. Hayır
yapmıyorum diyememenin öfkesi ile ve yine
temelde kendi gücünü ispat etmek için vurdu kırdı ve dağıttı. Aslında
kendisinin birey olarak önemsiz olduğunun o da farkında, o da kimsenin onu
hesaba almadığının, kimsenin onun düşüncesinin almadığının, fikrinin
sorulmadığının farkında ve o kadar farkındaki bunu kendisine itiraf etmemek
için HAKLI çıkmak için, GÜÇLÜ çıkmak için elindeki bütün güçleri kullanarak ve
evet ORANTISIZ olarak kullanarak ifade etti kendisini. Oysa onların karşısında
da direnenler aynı şeyi hissetti, çaresiz, önemsiz, intikam. Açığa alınan her
polis de Cuma günü hissettiğimiz hisle davrandı, beni yakarsanız hepinizi
yakarım dedi ve haklıydı davranışında. İçine bulunduğun ve seni güçlü yapan bir
topluluktan dışlanmanın, korunmamanın ve yem olarak öne atılmanın,
vazgeçilmenin acısıydı bu , evet dizginlenemez, evet sakinleştirilemez, evet
mantık dışı ve evet duygusal ve bir o kadar gerçek! Kim olsa aynı şeyi
hisseder, kim olsa vazgeçilmeyi kolay kolay sindiremezdi.
"Korkunun
esiri olmayın yeter. Köleler efendilerden nefret etmektense özgür ruhlu
kölelerden nefret etmeyi tercih ederler. Böylesi daha güvenli ve daha kolaydır.
Kişilik sahibi olmak gibi bir külfete katlanmayı gerektirmediği gibi
efendilerinin gözüne girme fırsatıdır aslında. Konu bu olduğunda öyle çabuk
birleşirlerki şaşardın" (öyle bir geçer zaman ki)
Neyi
amaçladıklar o kadar önemli değildir, önemli olan efendilerinden aferin
almaktır.Küçücük bir çocuğun babasından aferin almak için annesini - kardeşini satması da aynı
şeydir. Yarın halbuki annesi ve kardeşi ile oyanacaktır. Bir anlık heves aslında bütün güveni
parçalamıştır.
İlkel
duygularımızı, tepkilerimizi bir kenara bırakıp bir defa da gerçek özü görmek
için bakalım. Denilenleri bir kenara bırakıp, demediklerimize kızgınlığı bir
kenara bırakıp kendi içimize bakalım. Bu direnişi neden destekliyoruz veya
desteklemiyoruz ? Ne sunulursa çözüm deyip bağrımıza basacağız ?