Pazartesi, Kasım 4

Vermek mi? Paylaşmak mı?

Hep vermenin iyi birşey olduğunu öğretildim hayatta. Daha küçükken kardeşime önce annemi, sonra babamı, ablamı verdik. Ardından oyuncaklarımı, odamın yarısını, daha sonraları maaşımdan bir parça, tatil paramın bir kısmı ve ne zaman ihtiyacı olsa ben verdim. Verirken bazen aşırıya kaçtıklarım da olmadı değil. Daha o ağzını açmadan bence doğru olanı verdim, bence yapması gerekene açılan kapıları açıp verdim önüne. Gitsin yürüsün ve benim doğrularımla mutlu olsun diye. Ve ne zaman benim doğrum ise o doğru sadece, tıpış tıpış da geri geldi çok geçmeden.

Sonra kardeşim yetmedi anneme ve babama vermeye başladım. Orada kader değişmeye başladığını farkedince, annemin annesi, babamın babası olduğumu farkedince yani .. Yani dengeler değişince, roller karşıp, masalların başlangıcı gibi olmayacaklar olunca .. Onlara da vermekten vazgeçtim.

Ama içimdeki verme isteği bir türlü geçmedi. Bu sefer benden daha küçük tanıdık, arkadaş, akrabalara vermeye başladım. Yine benim doğrularımla ve benim sınırlarımla. Bir fark vardı, sanki biraz akıllanmıştım, bu sefer istediklerinde verdim. Elimde olanı, verebileceğimi, bazı bazı biraz da zorlayarak.

Dur dedi sonra bilge kadın/bilen kadın. Egonu at içine ve küçült dedi. Bu vermelerinin esas sebebi kendini ispat etmek başkalarına. Aslında gizli gizli şişen bir egon var ve sen iyilik adı altında aslında bencil bir eda ile seviniyorsun dedi. Haklıydı. Hem de %100 haklıydı. Vermemeliydim ben böyle. Tutmalıydım kendimde, kendimde kalmalıydı.

Sonra ego yerine bu sefer içimdeki verme isteği şişti, tam kangren olmak üzereyken farkettim.

Vermek değildi bunca emek, vermek değildi bunca amaç.Aslında sadece ve sadece paylaşmaya olan hasretti. Çok çocuklu aileden gelmenin, cümbür cemaat akrabalarla büyümenin bir gereksinimiydi. Belki de ilk öğrendiğim duyguydu bu benim PAYLAŞMAK.

Ne de olsa önce annemi babamı paylaştım ben ablamla. Sonra aynı odayı, aynı simiti, çikolatayı ve kardeşim gelince paydaşların sayısı artsa da paylaşılan aynı kaldı. Azalan payına razı kalmak canımı zaman zaman yaksa da, paylaşmaktı. Sonra havayı suyu paylaştım, güneşi ve ayı, aynı sırayı, sınıfı, aynı öğretmeni paylaştım. Ben paylaşmayı öğrendim daha çok küçükken ve bildiğim tanıığım bu duyguyu yabancılarştırdım kendime yıllarca. Çeşit çeşit hikayeler buldum ve artık farketettim ki paylaşmak benimkisi. Kimse görmeden, kimseye duyurmadan ve kimseye hissettirmeden paylaşmak aslında.

Bir çeşit alış-veriş yani, bir çeşit döngü ve sağlıklı bir şey yani

Bir ömür paylaşabilmek ve bir ömrü paylaşabilmek isteği ile öperim paylaşılmış gözlerinizden ...