Salı, Ekim 7

Bayram Gezisi -1

Merhaba,
Umarım bayramınızın aileniz ve sevdikleriniz ile istediğiniz gibi geçmiştir. Buradan geçmiş bayramınızı kutlarım.
Bu yıl iki bayram tatilide uzun uzun olunca gezme/görme/keşfetme duygum ağır bastı. Evden bir hayli zaman önce izin alıp, erkenden sıvadım kolları. Nereye, ne zaman, nasıl gidilir? sorularına cevap bulmak için bir hayli uğraştım.

İlk bacakta Deniz'in yardımı ile ucuz uçak bileti bulundu, sonra MilesandSmiles yardımı ile Europcar'dan indirimli araba kiralandı. Avrupada otomatik araba bulmanın bu kadar zor olacağınu hiç düşünmemiştim. Sonra tatil planı yapıldı ve Zeyno ile ver elini Amsterdam, Brugge, Paris, Brüksel.

Son anda yapılan bir değişiklik ile plan tersten sona doğru ilerledi. Zeyno'nun arkadaşı da Paris'de bize katılmaya karar verince önce Paris, ve devamı ...

Ben bu kişisel nedenlerle son gidişimdir Paris'e. Neden mi? Oteldekilerin basit matematik sorularını bile cevaplamaktan aciz olmaları, restoranlardakilerin bize fransızca öğretmeye çalışmaları, kaba saba bakışları ve davranışları, yardımcı olmamak için gösterdikleri üstün çaba, komik bir aksan ile ingilizce konuşmaları ... Güneşli ve bazı zamanlarda eğlenceli olsada benim için yetti ve arttı.

Daha sonra Brugge geldik. Burası için ayarladığımız otel, pardon şato "Tudor Castle" diye geçiyor. Bizi iki tane orta yaş üzeri eleman karşılıyor ve kalabileceğimizi onaylıyorlar. Yaşasın, ortaçağdan kalma bir şatoda kalacağız. Sonra bize kapıyı kitlemeyi, acil durumlarda şu telefonu arayıp kendilerine ulaşmamızı falan... Biz ancak Brugge doğru giderken yalnız kalacağımızı anlıyoruz. 15-20 metrelik ormanın içinde bulunan şato gündüz gününe çok keyifli ve güzel görünsede, yalnız kalacağımız fikrinden çok hoşlanmıyoruz. Brugge'da gez,toz, yat,yuvarlan, yemekler, içeçeklerden sonra on buçuk gibi dönüş yolundayız. Ama bizi karşılayan orman, rüzgar ve hafif yağmur alışık olduğumuz korku filmlerine benziyor. Koşar adımlarla odaya gidip kapıyı kitliyoruz. Karşılıklı korkumuzdan dem vururken Zeyno 5.dk'da horlamaya başlamaz mı? Beni ise oldukça zorlu uyku çalışması bekliyor. Her tıkırdıya uyanıp, her gıcırdıda yerimden fırlıyorum. Yağmurun ve rüzgarın dışarda olmasıda çabası. Sabaha karşı sızmış olmalıyım. Yedi gibi Zeynep'in yataktan kalması ile benimde fırlamam bir oldu. Sabah yürüyüş yaptığımızda aslında ne kadar keyifli ve güzel bir yer olduğunu keşfediyoruz. Mevsiminde olsak böğürtlenleri bile mideye indirebilirdik.





Brugge ise oldukça eski, güzel korunmuş ve nispeten misafir perver bir yer. Çeşit çeşit çikolata, dantel, çiçek, patiseri dükkanlarının bulunması her daim vitrinlere bakmanıza neden oluyor. Ve kesinlikle bisiklet ile gezilesi yerler. Zaten yayalardan önce, bisikletlilerin önceliği var bu ülkelerde.


Kanal gezisi yapalım diye niyetlendik. Ama gel görki, beşindi dakikada başlayan yağmurdan dolayı sandalcının verdiği yeşil şemsiyelerden başka birşey göremedik. Geri dönüş yolunda biraz şans yaver gitti ve kanaldan Brugge manzaları görebildik. Bu da akşam yürüşünde gördüğümüz çok minik, oyuncak gibi bir ver. Derinliğini bilmediğimizden bize küçük geliyorda olabilir tabi :)


Devami geliyor olacak, şimdi iş için hazırlanmam gerek.

Sevgiler

Limon Çiçeği


Cumartesi, Eylül 13

Ahhh Tatil, Vahhh Tatil

Her tatil dönüşünde birşeyler değiştirme isteği ve enerjisi ile geri dönüyorum. Dönüyorumda ne oluyor, bir iki hafta heyecanlı heyecanlı aklımda kalanlarla uğraşıyorum sonra yine aynı tas, aynı hamam ve aynı ben yola devam ediyorum.

Bu tatilde böyleydi, geri döndüğümde herşey sanki yeniden başlıyordu, hatta patrona gidip "beni yarı zamanlı işe alsana" bile diyeceğimi düşünürken, yine 7x24 çalışmaya devam ediyorum. Kendime zaman ayıramamaktan şikayet ederken birde geri çooookkk sıcak memlekete dönüşün etkisi uzun sürdü. Şimdi daha normale dönmüş hissediyorum kendimi, yani tatile gitmeden önceki halime :))

Çok önceden planlanmış bir tatil, planlanmışl diyorum çünkü ben vize almak dışında neredeyse hiç birşey yapmadım ve itiraf ediyorumki herşey süüppperr planlanmıştı.

Luthon'dan Edinburg'a gitmemiz 5 saat civarında sürdü. Vardığımızda hava kararmış ve aksiyon başlamıştı. Ben arkdaşları azat edip, birden serin havaya gelmiş olmanın şokunu atmaya çalıştım. Sonra başladı festival, 4-5 gün boyunca sokaklardaki çılgın insanların gösterilerini izledik. Özlediğim tatlara geri kavuşmak en akılda kalıcı anlardandı. 72 milletten adam gelmiş sokak gösterisi, dans gösterisi, konser, komedi şovu yaparken yine 72 milletten gelmiş kişilerde bunları izliyordu.




Ağustos ayında Edinburrg'da festivaller zinciri yapılıyor. Ben ilk olarak bundan tam 10 yıl önce gitmiştim, 10 yıl sonra tekrar gitmek kısmet oldu. The Edinburg Festival Fringe (http://www.edfringe.com/) ve Edinburg International Festival 08(http://www.eif.co.uk/) , bunun yanında kitap fuarı ve farklı memleketlerin tanıtım çadırları mevcut.

Bizim katıldığımız hemen herşeyde önce dumur, sonra farkı farkedip hazmederkenki zevk vardı. Her ne kadar 3 arkadaş bazı konularda aynı fikirde olmasakta (konulu mu? konusuz mu? gibi ...) yine hep beraber çok eğlendik. Benim tek sorunum, bulutlu ve yağmurlu havaya uyum sağlayamayıp bunalıma girmem. Tabi gerçek bunalım değil ama bir uzanma, kitap okuma, bir daha uyuma, koltukta kıvrılma ....

Sonra esas yolculuğumuz başladı. Bu sefer daha daha daha kuzeye gidiyoruz. Ben birde yağmurluk ve polar alıyorum üzerime.

Loch Ness'i görmek için yolu biraz uzatıyoruz ve ingilizce hazırlıktaki nam-ı diğer Loch Ness yine karşımda. Üzerindeki yatlara bakıp bakıp iç geçiriyorum, öyle huzurlu ve sakin görünüyor ki! Bundan sonraki pek çok manzara öyle, ya bilgisayar ekran koruyucu ya da huzur sakinlik abidesi şeklinde. Iverness'de yemek yeyip akşama bizim mekana varıyoruz. Mekan dediğime bakmayın, 6 odası olan iki teyze tarafından işletilen ve Allah'ın unuttu diyeceğimiz türden bir yer. Ama bir özelliği var ki! bizi oraya kadar çekiyor. Deniz feneri, hali hazırda işler bir deniz feneri. Gairloch bölgesinde, oldukça sakin ve uzun uzun yürüyüşler için ideal bir yer. Ağustos olmasına karşın dışarıda öyle uzun uzun oturmak için soğuktu, ben en fazla 15 dk oturmuş olmalıyım. http://www.ruareidh.co.uk/ adresinden detayları bulabilirsiniz. Akşam yemeği için öğlen, sabah kahvaltısı için akşam formu oldurmak gerekiyor, yoksa arabaya binip geri gidip bulduğunuz ilk yerde yemek yemeniz gerekiyor.



İskoçyadaki bu yollara inanamadım. Tek şerit, evet tek şerit. Aralarda birbirlerine yol versinler, sonra teşekkür etsinler ve iyilik dalgasını yaysınlar diye biraz daha geniş aracıklar vermişler. Dağ bayır zaten koyun, daha güneyde inekler ve yaklar var. Sürekli yağmur yağdığı için yoğun köklü bir doğa örtüsü, derman için toprak gerekse çok uğraşmak gerekir ulaşmak için.

Highland gezisinden isteksice dönüyoruz, dönerken Stirling ve tekrar Londra. Bildik yere yani :) Ben yine nostaljik yapıp 10 yıl önce gezindiğim yerlere dönüş. Uzun bir iç çekiş ve memlekete dönüş. Dönüş ile saran sarmalayan ve geceleri bile uykumdan eden sıcak. Neyse ki, havalar serinledi; bende daha rahat nefes alır oldum. Bazen Mersinli olduğumdan şüphe duyuyorum :)

Sevgiler

Limon Çiçeği

Perşembe, Ağustos 28

Datça

Bir düğün vesile oldu, bu kadar yakınlaşınca da biraz uzatıp haftasonunu kaçtım. Bütün yaz kendi kendime kalamamıştım, buna hem ihtiyacım olduğunu biliyordum hem de görmek istediğim yerler vardı daha listemde.
Yemek bloğu diye okuyorsanız gezi yazısı yazacağım. Sonra yine gezi, ve bir tane daha. Fotoğraflar ayıklamış öylece beni bekliyorlar hepsi, yazmam ve anlatmam için.
Birşeylerin kıyısında olmak, en zoru ve en kolayı bu sanki. Her denize girişimde, önce ayaklarımın suya değişini hissediyorum ve sonra uzun uzun duruyorum. Yavaş yavaş giriyorum denize, iskele veya tekne değilse tek yolu hep sahilden girmeyi tercih ediyorum.


Yine öyle birşeylerin kıyısında olduğumu hissediyorum: gitmenin veya kalmanın. Güzelin ve çirkinin, iyinin ve kötünün, neşelinin ve bıkkının ... Herşeyin benim seçimim olduğunu bile bile, gitmek ve kalmak arasında ... Şu sahildeki gibi elli bin farklı taşa olabilecekken, hangisi olmak istemem. Kendimi sınıyorum yine, karar vermenin tadına varıyorum : )


Datça'dan Ovabüküne doğru ilerlerken öyle güzel yerlerden geçiyoruz ki ! Gittiğimiz yerde genel hizmetler yok diye düşünüyor insan. O kadar uzağa gidiyoruz sanki. Gittiğimiz yerde otel yok, tatil köyü yok. Hatta arabaların geçişlerinde ister istemez dönüp bakıyorum. Ovabükünde kalıyorum. Nerede kaldığınızın bir önemi yok zaten hepsi bir şekilde akraba. Temiz ve saygılı kişiler. Ve hatta seni senden bile çok düşünme inceliği de var. Akşam denizden gelmeyince sahilde aramak gibi : ) Kahvaltıyı az yedim diye biber ve patates kızartmak gibi : )

Yavaş yavaş parsellenmeye başlamış tepeleri. Yolunun düzelmesi ile mimarların ellerinden çıkmış taş evler, havuzları ile tepelerde yerlerini almış. Tekneleri koylara bağlanmış.


Zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım yer, rüzgar her zaman esiyor ve terlemiyorsunuz. Su bazen soğuk bile geliyor. Şinorkel ile de balıkların peşinden gidip kendinizi kaybedebiliyorsunuz. Bir parçanız mutlaka kalıyor.



Gitmeyenlere tavsiye ederim, kışınında çok güzel olduğuna eminim. Datça merkezde de güzel yerler var, mesela kumsala masa çıkarıyorlar ve deniz 10cm ötenizde lezzetli balıkları ve mezeleri yiyorsunuz. Rüzğar hafif hafif yine eserken siz istediğiniz alemlerde kalıp , istemediğinizden çıkıyorsunuz. İster şah oluyorsunuz, ister padişah, ister şair, isterseniz.. ne isterseniz işte.


Çok keyifli bir tatildi, listeden bir yer daha çıkardım, hem de 5 yıldız vererek :)


Sevgiler

Limon Çiçeği

Çarşamba, Ağustos 6

Bitiş & Başlangıç

Çoooookkk uzun zamandır buralara uğramadığımı biliyorum. Okumadığımdan değil, yazmak istemediğimden de değil. Şimdi tekrar başlıyorum demek istemiyorum, kaldığım yerden devam etmek demek bana daha doğru geliyor. Elimden geldiğince yemeklerden, tatlılardan, salatalardan ve en çok kendimden bahsedeceğim yine.

Yaza uygun olarak Serdar Ortaç'ın Nefesinden sonra, daha dingin ve ilginç bir CD geçti elime. Son bir haftadır, heryerde dinliyorum. Duyanlar biraz garipsiyorlar, "nasıl?" sorusunu soruyorlar. Evet aynen böyle işte. Biri batıda, biri doğuda olsada bir zamanlar, tarihte bir zamanlar bunları birleştiren ve etkileşmelerini sağlayan olaylar olmuş. Şu an yaptıkları ise sadece bu benzerliği ortaya çıkarmak. Global olmanın faydalarını yaşıyoruz :)

Sufi Müzik'ten Flemanko'ya:

Elele ... Sonsuza
Arayış
Endülüs'ten istanbul'a
Sema ve Dans
Yalvarış

Benim favorim yalvarış. Aralardaki geçişleri neredeyse fark bile etmiyorsunuz. CD'yi bir arkadaşım ile birlikte dinlediğimde çok büyük keyif almıştım. Ama yapım gereki sıkılırım derken, bir haftadır dönüp dolaşıp dinliyorum. Elinize geçtiği yerde kaçırmamanızı tavsiye ederim.

Limoni

Perşembe, Nisan 17

Yörükler, Ya Yürümezlerse ..

Geçen ayın atlas dergisinde kayıp masaller projesini geliştiren arkadaşların yazdıklarını okuduğumda içimden birşeylerin kaydığını hissettim. Birşeyler vardı beni çeken. Toroslarda yörüklerden kaybolmaya yüz tutmuş masalları toplayan üç arkadaş. Proje Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve Coca Cola Hayata Artı Gençlik Programı desteğinde yürütülüyor. Ne güzel değil mi? Bizim kulaktan kulağa geçerken kaybolan masallarımız derleniyor diye sevinirken. Çok acı bir haber geldi. Son yörükler, son yolculuklarına çıkıyorlar. Bu sene son olarak göçüyorlar ve sonra ... Sonra yerleşik hayata geçiyorlar.

Yaşar Kemal'in Binboğalar Efsanesini okuyanlar yörüklerin yerleşik hayata geçerken neler ile karşılaştıklarını hatırlarlar. Yine atlasdan okuduğum bir cümle var ki, bir türlü kabullenemediğim, hayal edemediğim. " Yerleşik hayata geçtiğimiz geçtiğimiz yıl gözyaşlarımız gözümüzde buz tuttu. Alışık olmadıkları coğrafya ve yaşam tarzı, onları hava şartlarına karşı bile korumasız hale getirmiş "


Çağlar İnce ile yağtığım yazışmada ise bu son yolculuğu film olarak çekmek isteyen Yüksel Aksu'nun haberini aldım. Yüksel Aksu Dondurmam Gaymak filmin yönetmenidir. Ama ... malesef bir aması var . Bütçeleri yok ve sponsor arayışındalar. Göç ise 25 nisanda başlıyor.

Binboğalar efsanesinde Haydar Usta bir geceyi bekler, yaylakları kışlakları olsun diye. İşte o günde 5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan gecedir. Bu geceyi son yörüklerle Toroslarda beklemek isterdim, ne mi dilerdim ? Yürüşlerinin bitmemesini tabi ki !


Size Çağlardan gelen mesajı aktrıyorum. Belki sizin çevrenizde bu projeye yardım edebilecek birileri vardır.

merhabalar,
ilginiz için çok teşekkür ederim. samimiyetinize dayanarak sizden bir isteğimiz var.
hafta sonu Mersin aydıncıkta sarıkeçili yörüklerinin düzenlediği yörük şenliğindeydik. nisan sonuna göçe hazırlanan son göçerler gerçekten zor durumda. internetten taradığınız zaman bu konu da pek çok bilgiye ulaşabilirsiniz.
onları ilk subat ayında görmüştük. o zamandan beridir onlar için ne yapabiliriz diye düşünüyoruz. büyük bi ihtimal bu onların son göçleri olacak. elimizden geldiğince bu konuyu çevremizde duyurduk. şenliklerine de onlara destek olmak için gittik.

Dün bir gelişme oldu. "Dondurmam Gaymak" filminin yönetmeni Yüksel Aksu bize geldi ve bu son göçün belgesel filmini çekmek istediğini söyledi. filmin dünya çapında gösterilecek kalitede ve derinlikte olacağını umuyoruz. 25 nisan da göç baslayacağı için acele programlama yaptık. suanda acil olarak sponsor arıyoruz. bu konuda yardımcı olabilir misiniz? veya destek olabilecek kişilere yönlendirme şansınız var mı? ekte almamız gereken malzeme listesi bulunuyor. en azından bir kısmını karşılayabilirsek sevinirim.
iyi Çalışmalar,
Çağlar İnce (caglar.ince at dogadernegi.org)


LimonÇiçeği

Çarşamba, Mart 19

Kırmızı - Yeşil - Beyaz

Çok uzun zaman oldu. Hem de çok. Aklımın hep bir köşesinde, ne yapsam da koysam düşüncesi vardı. Eskisi gibi büyük porsiyonlarla yemek yapamıyorum. Farklı bir şeyler deneme, üzerinde okuma, araştırma isteğime karşılık zaman darlığı yine karşıma dikiliyor. Sonunda çözümü pratik , hazırlanması kolay, küçük porsiyonlara indirgenebilen mezeleri denemekte buldum. Ne kadar mevsimi olmasa közlenmiş kırmızı biberler iştahımı kabartınca böyle birşey yapmaya karar verdim. Adına biber-peynir sarması diyebiliriz. Önerilerinize de açığım.



Malzemeler:
- 5-6 ader közlenmiş, kabuğu soyulmul biber
- 5-6 kaşık tulum peyniri
- bir miktar kıyılmış maydonoz
- bir miktar bağlamak için maydonoz
- 1 yemek kaşığı zeytinyağı

İç malzemeler karıştırılarak, çekirdekleri ayıklanmış biberlere sarılır ve maydonoz dalları ile bağlanır. Üzerine zeytin yağı gezdirilir. Biberler uzun süre saklanan şeyler olmadığı için hızlıca tüketmenizi tavsiye edeceğim.

Afiyet olsun
Limon çiçeği

Perşembe, Şubat 21

Sakızlı Kurabiye

Halen panoda güzel Alaçatı günlerinde çekilmiş fotoğraflar var. Ne güzel günlerdi. Pınar ile her bulduğumuz yerde durmuş, uzun uzun aralar verip öyle etrafı seyretmiştik. Ve ben hayatımda yediğim sakız kadarını 3 gün içerisinde yemiştim. Hani sakız adasına yakın ve bol sakız var ya ! Herşeyde bana göre biraz fazlaca koymuşlardı.

Geçen Pınar'a uğradığımda yaptığı tarif hem çok pratik, hem de o günlerdeki gibi buram buram sakızlıydı. Bana denemek ancak nasip oldu. Hazır malzeme kullanmaktan hoşlanmayanlar biraz tepkili yaklaşabilirler ama gerçekten sakız tadı çok güzel hissediliyor. Tarifin orjinali diyalog yemekleri 'ne ait. Pınar sakızlı olarak değiştirmiş, bende ona uydum : )

Malzemeler:
- 1 çay bardağı süt
- 1 çay bardağı sıbı yağ
- 125 gram margarin
- 1 paket sakızlı muhallebi
- 1 paket kabartma tozu
- 3-4 kaşık pudra şekeri
- alabildiği kadar un



Yapılışı:
Bütün malzemeleri karıştırıyoruz. Önceden ısıtılmış fırında 15-20 dakika kadar pişiriyoruz. Sonra da mümkünse ılıkken afiyetle yiyoruz. Çok kolay oldu değil mi ?

Sevgilerle

Limon Çiçeği

Çarşamba, Ocak 23

Karamelli Fındıklar

Uzun aradan sonra tekrar yazıyorum. Çoğu zaman yazmak istemiş olsamda yeni tarifsiz karşınıza çıkmak istemedim. Sanki ödevini tahtadan tam alamamış çocuk gibi hissettim çoğu zaman kendimi. Bu zaman zarfında mutfağa da kahve almak dışında uğramadığımı da üzülerek belirtmek isterim. Geçen haftalarda bir arkadaşıma hediye diye yaptığım karamelli fındıklar hariç. Fındıklı tarifler blogunda Zuhal'ın tarifini denedim ve birebir tuttu. Tek sorun karamelli olarak serilen fındıkların kırılıp tane tane olma aşamasında. Karamel sıcakken akışken olmasına karşın, ısıyı uzaklaştırmanız ile kristalleşmesi bir kaç saniye sürüyor. Hal böyle olunca tam ayrıştırılamayıp, tek tek kırılması ve ayıklanması gerekiyor. Bu kısmı hariç oldukça kolay ve lezzetli tarif. Daha önce cevizlisini de denedim ama fındıklı konusnda herkes hemfikirdi.


Malzemeler:
- 2 su bardağı fındık
- 1 su bardağı şeker
- 1 tatlı kaşığı tereyağ
- Yağlı kağıt


Yapılışı:

Yağlı kağıt hariç bütün malzemeleri çukur tavanın içine koyup, kısık ateşte karıştırmaya başlıyoruz. Bir zaman sonra şekerler erimeye ve fındıklar hafif kavrulmaya başlıyor. Zamanlama geciktikçe karamelin yanık kokusu daha da belirginleşiyor. Bu sırada çıkarıp yağlı kağıt üzerine seriyoruz. Biraz beklemeden sonra fındıklar soğuyor. Sonra da küme şeklinde olanları ayırıyoruz. Kavanozlayıp saklayabileceğiniz gibi, şık kavanozla hediye paketi de yapabilirsiniz.


Afiyet olsun

Limon Çiçeği