Pazartesi, Nisan 2

Hiç Anne Dememiş Olmak

Daha 1.5 yaşındaydı annesi onu bırakıp gittiğinde. Yıllarca hatırlamadı yüzünü. Annesi gidince sığındığı babasıda 1 yıla kalmadan gitti, bıraktı onları yalnız babannenin ocağına, bırakıverdi ...

Annesinin yüzünü hatırlayamıyorken daha babasının yüzünü unuttu. Babasının yırttığı resimlerin yarısında annesinin yüzünü hayal etti, bir zaman sonra o resimleri de unuttu.

Ağzından çıkmadı o kelime, ta ki 22 yaşına gelene kadar. Çıkıp gelince annesi, durdu, kaldı. Ağzı açılmadı, ses çıkmadı, gözleri dolmadı, sadece dondu kaldı. Geçmişi ile bir buluşma ve bir geleceksizlik hali. Bitti içindeki bütün öfke. Ne çok ağlamıştı oysa, yıllarca ağlamıştı, annesizliğine - babasızlığına. Çevresinde "annem aldı" " annem gelecek" " anneme söylerim" sözleri hep bir düğüm daha dizmişti boğazına.. Ve şimdi şu an burada annesi burada karşısında dururken her düğümü daha da bir daralıyordu, nefes alamıyor, ses çıkartamıyor. Ve o anlamadığı hiçlikte, boşlukta yok oluyordu.

Sonra ellini geriye doğru salladı, sanki gördüğünün rüya olduğunu anlamış gibi ve geçip gitti kadının yanından. Sonra çok denedi anne demeyi ama hep "a .." harfinde takıldı, düğümler daraldı yine, yine nefessiz kaldı, yine karanlığa boğuldu ...

Bir daha elini geriye doğru salladı, olanları hiç canı yanmadan kabul edebilmiş, edebilirmiş gibi.

Yakınlardan bir hikaye, ne çok dram var aslında çevremde, ne çok tramva ve herkesi kendi mücadelesinde tebrik etmek gerek. Nasıl bu kadar güçlü olabildiğimizi merak etmekle birlikte.

Herkese iyi geceler.