Cumartesi, Kasım 4

Manhattan - Ghenet, Where Angles Eat

Gezi yazılarıma devam ediyorum. Murat'ın (ablamın eşi, arkadaşım ama kesinlikle eniştem değil!) önerisi üzerine Etiyopya yemeklerini denemek için Manhanttan bölgesinden bulunan iki restorandan bana daha yakın olan Ghenet'e gidiyorum. O kadar farklı baharat, sebze ve tatlardan sonra bakalım karşıma ne çıkacak. Referansım sağlam. Telefon edip, "Ne yenir ?" diye sordum. Biraz konuşmanın sonunda, ortaya karışık istememde karar kıldık.

İçeri girdiğimde saat öğleden sonra 3 falandı. Her yer kırmızıya boyanmış, ahşap masa ve sandalyeler, duvarlarda Etiyopya'dan gelmiş hissi veren bazı resimler ile aile büyüklerinin fotoğrafları vardı. İçeride tütsi kokusuna benzer zaman zaman daha baskın olan bir koku vardı. İki masada müşteri vardı. Menü bana geldiğinde ise küçük bir gülümseme yüzüme yapıştı. Ghenet- Where angels eat ?

Önce ılık ıslak elbezi geldi. Bir güzel elimizi temizledik, Mersin'den bir esinti hissettim bu elbezi ile. Menüden ise ortaya karışık istedim. Bunun için kuzu, biftek ve tavuk seçenekleri mevcut. Benimkisi biftekli Ghenet Combiantion. Tabağım görünüşü aşağıdaki şekilde. O en altta serili olan, hafif mayalı mısır unundan ince olarak yapılmış olanı aslında ekmek. Onun gibi beş-altı tane daha masaya ayrı bir tabakta geldi. Bu arada çatal, bıçak ve kaşık yok. Ellerin ile yemek gerekiyor. Tabi bizde uyduk. Benim için çok zor olmadı, hatta bir ara parmaklarımı yalarken bile buldum kendimi. Bu ekmeklere "Injera" deniliyor ve "Teff" denilen hamurdan (sanırım) yapılıyor.

Gelelim yemeğimize, soğan soslu küçük küçük doğranmış biftek yanında 4 adet garnetür bulunuyor. Bunlardan bir tanesi nohut püresi gibi birşeyler. Ezilmiş siyah fasulye veya barbunya. Diğerleri ise benim vejeteryan tabaklardan seçtiğim iki tane seçenek. Bunlar: misir vett (misir puresi) ve atlelt wett (lahana, patates ve havuç karışımı bir yemek). Diğer seçeneklerim ise aterkek vett, altcho vett ...




İçerisinde benim bilmediğim veya bildiğim ama yemeğe koymadığımız bir baharat yoktu. Hatta nohut püresi bizim (veya her kiminse :) humusa çok benziyordu. Burada bütün yemekler soğan sosu ve kuruturlmuş biber püresi içerisinde pişiriliyormuş. Tatlar çok tanıdıkdı.

Üzerinde kahvenin memleketi olan Etiyopya'dan bir kahve içmek istedim. Fakat önerdikleri 'Abajefar's Coffee' içerisinde bir miktarda taze yağ olduğunu öğrenince vazgeçip daha klasik Etiyopya kahvesi aldım. Bizim kahve fincanlarının sapsız olanında, yoğun, acı bir kahve geldi. İçerisinde de çok ince tarçın çubuğu. Tarçın çubuğunu içerisinde şöyle bir gezdirmeniz bile kahvenin tadını değiştiriyor.



Buradan tekrar teşekür ediyorum. Ellerinize sağlık, çok güzel olmuş herşey.

Gitmek isteyenler olur diye adresi: 284 Mulberry Street, Newyork.

Limon Çiçeği